1-hayır
2-hayır, evde kalmış gözüyle kimseye bakmam.

Bir - Güçlü bir kadin olduğunu düşünürüm. Asla acimam. Ilk etapta.

Ama tutup da derse ki ama benim parmagima bir kere yuzuk takıldığı olmuştu, iste o zaman acirim.

Anlamsiz gelir biraz.

Yani kisinin kendi durumuna nasil ve nerden baktigi da onemli. Sen kendine acirsan bunu her halinle hissettirirsin sanki. Bilemedim.

Ne çektin be özlencim, bi everemedik seni de, ankarada yalnız olan tek kadın sen kaldın. Daha tecrübeli kıymet bilir bu diye düşünürüm. Kötü bi algım olmaz yani.

Genellemeyin artık, sokmayin insanları kalıplara. Nereye varmaya çalışıyorsunuz, ne elde etmeye çalışıyorsunuz anlamıyorum.

1- hayır
2- yüzük takıp çıkarması iyi olmaz, geçimsiz olduğunu falan düşünürüm.

genellemiyorum ama sonuçta Türk toplumunda yaşıyoruz, toplum da 30 üstü bekar kadınlara iyi bakmıyor maalesef "evde kalmış" diye damgalanıyoruz. İnsanların da bir gururu var sonuçta.

1- hayır geçmiyor geçmesi için de hiçbir sebep görmüyorum
2- ya evde kalmalık bir şey yok belki de kendi istemiyor herkes evlenecek çoluk çocuğa karışacak diye bir şey yok ki

1- mutsuz bir evlilik yapmaktansa bekar kalsın canımı yesin ne acıması.
2- kadınları bilmem ama erkeklerin bir kadına evde kalmış gözüyle baktığına pek rastlamadım. erken evlenip hayatını mahfedenlere üzülüyorum asıl.

@metehan o öyle olmuyor işte toplum fena acıyorr.

bir de çocuksuz yaşlanınca sürünüyor insanlar. bizzat denk geldim hastanede hemşirenin evde kalmış yaşlı bir kadını"senin kocan yok mu, neden çocuksuzsun, neden yalnız geldin" diye bağırdığına. Yalnızlık çok zor hele ki yaşlılıkta.

eğer evlenemedim evlenemedim diye dolaşıyorsa acırım ama istemediği için evlenmemiş biri hakkında birşey düşünmem hatta toplum normalarına değil kendi istediği şekilde yaşadığı için takdir ederim.

@kuzey li bu senin gibiler neden yok benişm etrafımda ya :( "Ne güzel 30'unda bekarsın takdir ediyorum" demiyolar, "ay geç kaldın koca bul" diyolar, neden ? türk toplumunun klaisk hasetliği mi ?

çalıştığım yerdekiler iyi eğitimli, yurtdışında master doktora yapmış hatta bazıları, ama koca sahibi olmak çok önemli görülüyor.

Kocasızsan loser sın yani. Herşey koca demek.

1- KEsinlikle hayir. Acinacak bir durumu falan yok cunku 30 yasinda bekar kadinin. Eskidendi o muhabbetler.
2- Evde kalmis diye bir sey soz konusu olmadigi icin bu sorunun cevabi da belli benim icin. Bkz. cevap 1.

devlet kurumuna işim düşmedikçe -kendim dahil- bekar kadınlara acımıyorum da
devlet kurumna işim düşünce, evet, sinir oluyorum.

bekar kadın olarak ne ev sahibinin ben olduğumu anlatabiliyorum
ne refakatçi kimse kalmayacağını anlatabiliyorum
ne kadın doğum muayenesini
deli ediyorlar insanı..

çevremde bol miktarda var 30 yaşın üstünde veya 28-29 yaşlarında bekar -ve de muhtemelen en az bir 4-5 yıl daha bekar kalacak olan- kadınlar.

hiçbirinin de bu yönünü böyle düşünmemiştim, başlığa rastlayınca durumun böyle olduğunu farkettim. netice itibariyle gayet normal şeyler bunlar. toplumu çok da şaapmamak lazım.

Benikimse takdir etmiyo :( "Bravo, çok cesursun" da denmiyo :( Varsa yoksa "elini çabuk tut, bir koca kapakla."

sanki pazardan alınan birşey koca dediğin. sanki o kadar kolay bişey koca bulmak.

1,2 - hayır aksine olgun bir kadın olduğunu düşünürüm ama yüzük olayından bahsederse kendini yerin bin kat dibine sokar.

3 - arkadaş çevreni acil değiştir. bir insanın olgun olması ile master yapması arasında doğru bir orantı yoktur. bunu bir hakaret olarak düşünmeni istemem ama mesajlarından çıkardığım sonuç, hayat algın 15 yaşındaki kızların algısıyla kapışır.

@darks arkadaş çevrem yok. bunlar işyerindeki insanlar. ODTÜ, Boğaziçi, siyasal falan bitirmiş insanlar..

sağ ve sol büromda iki tane 35 yaşında hiç evlenmemiş hatun var. ikisi de birbirinden güzel ikisi de birbirinden kafa. bitanesini mühendis abime yapmaya çalıştım ama olmadı. kadınlardan bir tanesi aşırı ortamcı hala kendini afrodit sanıyor ama yaşının geçtiğinin farkında değil. diğerisi de çok şirin çok deli. sadece doğru insanla karşılaşamamışlar diyip şaşırıyorum ama hiç negatif bir düşünce beslemiyorum. "ah hayat.." diyorum. :)

hayır hayır

Koca aradikca koca bulmaniz zorlasir.

ya aramıyorum ama işyerindekiler daha da moral bozuyor. moral verip takdir etmiyolar tam tersi "hadi geciktin, yaşın geçiyor, kocasız kalacaksın" deyip üzüyolar devmlı

@sour aslında çelişkili değil. birinci sorunun cevabı evetse, ikinci soru da daha önce yüzük takmış kadınla hiç yüzük takamamış kadın arasında fark olup olmadığını soruyor.

1- yooo
2- yooo, fark olur ama

iş yerindeki insanlarada bakma , neler neler diyorlar
30 yaş genç bir yaş , kafaya takılacak bir sey yok ortada

@bnm işte o kadar güçlü oloamıyoruz hayatta zaman zaman.ister istemez demoralize ediyolar.

bu arada "fark olur" derken ne anlamda bir fark olur?

hayır morla vermek varken üstüme gelince, kötü hissettirince ellerine ne geçiyo ? bunu anlamıyorum

"yüzük takmış kadın" diye sıfat soktun literatüre valla, sağol.

ama halk arasında var böyle bir tabir, "helal olsun adama kızın parmağına yüzük taktı" vs. gibisinden çok kullanılıyor.

Bende böyle bi kompleks oluşmamıştı birkaç ay öncesine kadar. Toplumdan da bihaber yaşadığım için çok uç tepkiler gormuyordum. Ben de otuza gün sayan kadınlardanim, ustelik "parmagima yüzük de takılmadi". Sonra bi gün dersanede bi kız yaşımı öğrenince " Oha, ben o yaşta hala evlenmemiş olursam kendimi öldürürüm!" dedi. O zaman anladım ne kadar sığır bi toplum olduğumuzu.

Ben bir şey düşünmem. Muhtemelen ben de evlenmeyeceğim. Ama akrabalarım anadolu köylüsü ve geleneksel oldukları için bu kız da evlenemedi yaaa kimse çekmez bu aksiyi tabi diye arkamdan atıp tutarlar eminim. Uzakta oldukları için sorun yok. Çevremdeki arkadaşlarım da benim gibi takmaz böyle durumları.

fark derken , olayın neresinde olduğuma göre değişir
erkek tarafıysam ve haberim varsa dinleyecek ve üzerinde konuşulacak çok sey var demek oluyor.

Ben biraz takıntılıyım cogu insan geçmişi önemsemez

30 yas ustu
dul kadin gorursem: karar ve tercihlerinde basarisiz oldugunu dusunurum
evli kadin gorursem: birsey dusunmem
bekar kadin gorursem: eger tum arzusu bir an once evlenmeye odakli degilse saygi ve hayranlik duyarim.

Ayrıca niye ama +1500
Devlet kurumlarında iliğine kadar hissediyorsun o dışlanmışlık halini.

1. Hayır. Aklıma bile gelmez.
2. "Benim de parmağıma yüzük takılmıştı" falan derse laf arasında, yani nişanlanmıştım denir hadi de, "ben de seçilmiştim" gibi düşüncelerle farkında olmadan kendini aşağıda gördüğü için üzülürüm.

Halbuki, olacak olan olur kafasında olup normal hayatını yaşayan bir tip olsaydı saygı duyardım daha çok

siz hayatiniz boyunca disaridaki insanlarin dediklerine gore yasamaya devam ederseniz hicbir zaman istediklerinizi gerceklestiremeyeceksiniz. bunu da not alin bir yere

"helal olsun adama kızın parmağına yüzük taktı" filan gibi cümleler kadını resmen mal yerine koyan tabirler bence..
lan yüzüğü ben takıyorum, kabul ediyorsam evlenmeyi (ki ben etmedim birkaç kere) ee adama ne oluyor? niye ona helal oluyor?

hımm bir saniye
yani
"kızı gezip gezip bırakmadı, ortada koymadı" gibi bir bakış açısıyla mı adama helal olsun, oluyor acaba?
yuhh valla bunu diyecek olan hiç demesin. bi çay koysun.

o şundan oluyor: bizim toplumda kadınlar evlenme meraklısı, evlenmeye can atan varlıklar; erkekler de evlilikten kaytarmaya çalışan olarak görülüyor. o yüzden erkeğehelal olsun diyorlar yani kızla gezip bırakmdı, sahip çıktı ciddi olduğunu gösterdi gibisinden. Yani en okumuş modern aile bile kızı bi erkekle çıktığında ciddi olup olmamayı müthiş önemsiyor

ya işte mehmet ali erbil. kendi yemediği halt kalmadı ama kızı erkeklerle gezip dansetsin istemiyor en basit örnek işte.

Çok yanlış ülkeye doğmuşum, anasını satayim. Reenkarnasyon varsa bi önceki hayatımda bayağı bayağı cofri lenistir falandim herhalde. Hangi günahın bedeli bu? :/

mehmet ali erbilin kızıyla aynı yıl mezun oldum ben, bikentten. kamu yönetimi okudu o kız ama 1 gün işini yapmadı. mis gibi baba parası yedi.
bunun babanın kart zampara olmasıyla bir alakası yok. erkek tahakkümünü kabul etmekle alakası var. kendi ayakları üzerinde duran, babasından geçinmeyen bir kız olsaydı, ne istiyorsa onu yapabilirdi. o kızın başlık parasıyla satılan 15 yaşında kkızlardan ne farkı var?
daha üstüne, kızın kendi tercihi. Malinin birlikte olduğu hatunlar da tabi ki parası için birlikte oluyor. kendini o kızın da o hatunların da yerine koymak, benim nazarımda çalışan, kendi ayakları üzerinde duran, kendine saygısı olan, kadın-erkek ilişkilerine tahakküm nazarıyla bakmayan kadına hakaret olur.

hayır o bilkentli kızdan bahsetmiyorum. mehmet ali'nin küçük kızı var 1995 doğumlu, gazetelere düşmeye başladı erkeklerle dansediyor diye. mali de yasak getirmiş.

1) benim için hayatımda beni anlayan bir insan olması çok önemli. hayatı beraber paylaştığım, berbaer dokunduğum hayata.

ve bir şekilde benim böyle arkadaşlarım olmadı. belki şanssızlık, yanlış insanlara denk gelmek, belki üniversitede tıp fakültesini fazla uzatmamın insanlar üzerindeki negatif etkisi bilemiyorum.şimdi yeniden hayat gelsem adam gibi 2 arkadaş yapardım. gerçi var bir tane baya sağlam dostum, o da başka şehirde herneyse.

ve ne kadar yakın arkadaşlarınız olursa olsun bu hayatı beraber paylaşma olayı bir yaştan sonra sevgililiğe kalıyor sanki.

o yüzden bekar olması öenmli değil ama bir sevgilisi yoksa üzülürdümn evet. ama güçlü de bulurdum.

dipnot:buna ben de adayım evet. sanırım 30 yaşımda yanlız olacağım. 4 yıl var gerçi.

2)böyle birşeyi duymak ilk başta biraz negatif bir his oluşmasını sağlıyor bende. doğru değil böyle hissetmem ama öyle işte.

başarmış bir erkeğe yüzük takmış olarak değil de daha çok başarısız görüyorum sanırım.
ama bu düşüncem hoş değil.

1-acımam. evde kalma tabiri bence eskilerde kaldı. tercih meselesi derim. herkes evlenmez zorunda değil.

hayır x 2

ben bu soruyu daha ziyade acımak kelimesini irdeleyecek şekilde ele almak istiyorum. belki bir gün hayata başka bir yerden bakınca şimdiye kadar baktığım yerlerden göremediğim bir şeyi görürüm ve düşüncelerim ile hislerim değişir ancak şu zamana kadar gördüğüm şeyler şunlar:

birisinin bir şeyi yaşamamış olması, o şey yaşanması dilenecek bir şeyse, benim o kişi adına üzülmeme neden olabilir ancak. üzülmek içinde empati içeren bir histir. bu anlamda acımak bana yabancı. her kim ki acıdığını söyler, büyük bunalımları olduğunu ve bunların farkında bile olmadığını düşünür, asıl o zaman o kişiye acırım zira bu kişi kendi aşamadığı problemlerin etkide bulunduğu bir bakış açısıyla kontrol eden değil edilendir ve kafada özgür olmadığı gibi başkalarını da o zihne hapsetmek suretiyle beraber acı çekmek ister. belki hiçbirimiz "tam manasıyla" kafada özgür olamıyoruz ama en azından bunu teslim edecek kadar şuurlu olmaktır yapıcı olan ve zaten hiçbir zaman bu minvalde "tam manasıyla" olamayacak bir şey olabiliyormuşçasına, sen de onu aşmış gibi kendine ve dünyaya yalan söylemeye çalışmak hem gereksiz, hem de sadece kendine değil bu tarz yaklaşımlara bağışıklığı olmayan kimselere de zararlı.
ayrıca bu belirli duruma -bekar olmak/olmamak örneğine- dönersek, güzel denecek bir ilişki yaşamak istenebilecek yegane şey gibi geliyor ve bu durumda "güzel"in içeriği de kişiyi bağlar; yani örneğin her halükarda evlenmiş olmak, şeylere razı gelmek kiminin de belki tercih etmediği bir şey. tercihe saygı duymamak duruma acımaktan ziyade acınacak duruma düşmek gibi geliyor çünkü bana şu duyguyu veriyorlar bu durumda: demek ki senin gibi olmayanlar olmasından bu kadar rahatsızsın. sana giren çıkan ne? demek ki sen kendini başka türlü yaşayanlarca olumsuzlanmış hissederek tahrikin olmadığı bir yerde kendi kendine bir saldırıya geçiyorsun yani savunma mekanizman böyle işliyor. demek ki sen acıyacak biri bulma ihtiyacındasın, kendi kendine büyüklenecek bir şey bulamazsan eksik hissediyorsun. üzüntüden ziyade küçümser şekilde acımaya ben başka bir anlam veremiyorum, kimsin ki başkasının haline bu tarz gerekçelerle acıyorsun? bu durumda o mu aciz, sen mi acizsin? gerçekten acımakla, acımak istemek farklı şeyler. benim küçümseme anlamında acıdığım kimseler kendileri bunu yapmaya çalışanlar; hatta acımıyorum diyeyim direkt küçümsüyorum. bu davranış söz konusu ise aşağı yukarı her durumda böyle oluyor. yoksa yani, ancak empati kaynaklı, saygısını bozmayan şekilde acırım birine. evsiz biri düşün mesela. hiç evsiz yaşamış mıyım ki, bakalım o zaman ben ne yapardım. bunların cevabını bilmeden saygı içermeyen bir acıma nasıl duyabilirim? o zaman ırkçılardan, doğduğu yerle, renkle vs yani kendisinden kaynaklı olmayan vasıflarla övünenlerden farkım ne olur? hayır yani hayatın gerçeğine küçümsemeci bir şekilde acımak nasıl bir şey ki, bana çok mantıksız geliyor bir de.

böyle genel bir görüşüm var sonuçta, dolayısıyla verdiğin spesifik örnek de benim açımdan bu genel görüşümden bağımsız değil.

son olarak, bir insanı tanımaya çalışmadan hakkında fikir edinmeye kalkmak ara ara yaptığım bir hata olmakla birlikte yapmayı onaylamadığım bir şey. üstüne ben bunu yapmaya özellikle çabalıyorsam sorunluyumdur üstelik parazitik bir hal almıştır o sorunuma aradağım çözümlerim. herkesin sorunları var, olabilir, ancak sakıncalı gördüğüm şey o enerji asalaklığı durumu. öyle görüyorum.

valla bizde mi anormallik var bilmiyorum da, ben 29 yasındayım. üniden ya da iş cevremden ben tanıdıktan sonra evlenen kadın sayısı 1. işte zaten erken evlenmiş olup orda tanıdıklarım vardı, üniversiteden cemaatçiler dısında kimse evlenmedi:/

evde kalmış diye bişe yok, ama cevre cok etkili. akraba ortamında evlenmeyince adam yerine konmuyosun.

1- hayır
2-evet

Hayır×2

Size böyle davranılmasına bu düşünce yapısıyla kendiniz yol açıyorsunuz çünkü sizde toplumun genel yargısına sahipsiniz. Yoksa parmağına yüzük takıldı vesaire diye gerekçelendirmezsiniz durumu. Gerçekten kendinize ait içi dolu, sağlam bir argümanınız olsa bırakın koca kapakla demeyi, sevgilin var mı diye bile soramazlar. Siz yeterince dik ve sağlam durmuyorsunuz gibi görünüyor burdan bakınca.

milletin ne dediğine bakma. onlar hayatın boyunca susmayacak çünkü. evli olsaydın hani çocuk diyeceklerdi çocuğun olsaydı hani ikinciyi yapmıyonuz mu diyeceklerdi vs. böyle gider bu. hayatını yaşamaya bak, evlenebileceğin biri olursa değerlendirirsin zaten gerisini koy g.tüne rahvan gitsin.

1- hayır, saçmalamayın lütfen
2'yi okumadım ama muhtemelen onda da yanlışsınız

bu biraz dışarıya verdiğin mesajla alakalı. 35 yaşında bir kadın tanıyorum. işinde gücünde kariyer kasıyor, evi arabası her şeyi var. fakat aşırı kibirli. herkesi küçümser kimseyi beğenmez. ona acımıyorum neden acıyayım. aşırı özgüvenli ve evlenmeme durumunu evde kaldım olarak değil böyle tercih ediyorum olarak yansıtıyor dışarıya.

sen kendini "parmağına yüzük takılmış kadın" olarak etiketleyince daha iyi hissedecek biriysen evet belki sana acıyabilirler. düşünme böyle şeyler. hangi zamanda yaşıyoruz. evlenme yaşı çok ilerledi artık. ben üniversiteden mezun olalı 1 yıl olacak, bölümden geçen yaz evlenen 22 yaşında o kadar çok insan var ki. ben onlara daha çok acıyorum şahsen.

Tercih edilmeyecek fiziksel ve kişilik defoları varken, yalnızlığına çok dobra, güçlü ya da zeki olmasını bahane ediyorsa, hafiften bir gülme geliyor.

çocuk için geç kalıyor, evde kalıyorum paniğiyle yanlış bir evlilik yapma ihtimali yüksek diye düşünürüm.

a perfect lie yazmak istediklerimi aynen yazmış

burada çoğu kişinin söylediğine katılıyorum ve eklemek istiyorum: tercih edilesi özellikleri olmamasına bahane arıyorsa diye bir ifade gördüm az üstte. bu bizim toplumda hatta sanıyorum çağdaş çoğu toplumda olan bir şey işte. bundan zehirlenmemen gerekiyor. tercih edilmek ne demek, sen kimsin, siz kimsiniz, bakalım ben sizi tercih ediyor muyum, diye konuşabilmen gerekir. hangi konuda olursa olsun. kimse pazarda patates seçmiyor (oha hatta çüş diyorum o densizliğe). sen kendini birilerine beğendirmekle, hele ki bu uğraşın sana zarar verdiğini düşünüyorsan, asla mükellef değilsin. insanın kendine özeleştiri yapabilmesi tercih edilmek duygusundan bağımsız olmalı yoksa o arada ruhun duymadan kendine saygını yitirir ve her şeyi yapabilecek hale gelirsin. bu gerçekten ruh hastası bir anlayış biçimi. kendini hasta ettiği yetmemiş, gelmiş burada şu an özgüvensizliğinden (ya da her neyse, telkine açıklığından diyeyim) yararlanarak seni edecek. birilerini kendisi tercih ettiğini sandığı zaman tanrı kompleksi, kendisi reddedildiği zaman ise felaket bir aşağılık kompleksi yaşamak işten olmaz böyle biri için.

1- hayır çünkü olgun kadınlardan hoşlanıyorum

Amin

Manzumeni beğendim.

saygi duyarim.

hayata daha pozitif bakıyorum

teşekkürler sana ey 3.5mm jackin mucidi.

Hem hoparlörden hem de kulaklıktan ses geliyorsa sorun telefondadır bence. Bir de bozulmayan ürün üretirseniz satış yapamazsınız. O yüzden her şey bilinçli olarak öyle üretilir.

moralini bozmak istemem ama benim telefonumun 3.5mm'lik jackı bozuldu. :((

hem hopörlerden hem kulaklıktan ses gelmesine de tanık oldum. ya ben ne badireler atlatmışım haberim yok..

youtu.be

farklı yorelerden olması icin guncelleyecegim burayı

youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be

liste biraz sert oldu:/

youtu.be

biraz düşündüm dörtleyebilr miyim diye yok dörtleyemem, galiba bana bu duyguyu yaşatan tek türkü var.
geçenlerde düşünüyordum eğer sadece tek bir sarkı seçme hakkım olsa neyi seçerdim diye uzun uzun düşündüm yine cevap bülbülüm altın kafeste oldu. şimdi diyeceksini ki niye bunu yazdın bilmiyorum, galiba bu saatte gevezeliğim tuttu.

Koca arap, kerimoğlu, harmandalı ve sobalarında kuru da meşe.
Nereli olduğumu söylememe gerek yoktur herhalde.

geçmez

cık geçmez.

yok gız seni tanıyoz troll diilsin raad ol. ben kefil olurum sana :)
mal mal duyuru açıp bu mallıkta ısrar edenlere troll deniyor kabaca.

sana en güzel örneği vereyim (:

bana troll derlerdi eskiden.

beni yüz yüze görmüş birisin. gayet cici biriyim değil mi <3

insanların dediklerini pek umursamamak lazım. hele burada herkes dedikodu peşindeyken. ekşilisesi derim hep duyuruya.

cık troll değilsin senin duyuruların tutarlı.
cevap aldığı halde sürekli aynı duyuru açanlar, mallıkta ısrar edenler troll +1

Aptal aptal hikayeler uydurarak insanların iyi niyetini sömürenleri, onlara mesai harcatanları troll kefesine koyarım ben. Geyik olsun diye yazıldığı belli olanları dışarıda tutuyorum elbette. Bir de iki ayrı hesaptan sürekli yazıp ortalığı kızıştıran, bunu da bir ego tatmin aracı olarak kullandığını gururla söyleyenler var.

Ekşi'de yazan proje hesapları da trolldür. İtinayla engel basılır.

Sen değilsindir herhalde yahu :)

nick vermiyim şimdide bi arkadas var sürekli kadınlar ile ilgili duyuru aciyor.
yok su kadın beni evine çağırdı vs diye. trollun bayrak sallıyanı.

@all girls, cenkist di mi asdfasfsadf o daha stajyer troll. çok amatör ya :D

Sen troll'lük yapıyorsun, kadrolu troll yazmıştı biri az önceki duyuruya(üşendim sori bro), o hesap işte, bahsedilenler sürekli troll'leyenler.

Insanlar kandırılmayı sevmez, hele ki ciddiye alıp cevap verdiği soruların sırf geyiğine sorulduğunu öğrendiklerinde aldatılmış hisseder. O koca yürekli insanların duygularıyla oynayanlardır işte troll'ler...

cenkist +1,
dude,
shedracon,
birzamanlar sevgili coco.

bi kız daha vardı. güya evlendi kocası kumarbazmıymış neymiş. nickini hatırlayan cıkar şimdi.

belli bir hikaye uydurup onu geliştirip geliştirip hakkında duyuru açanların çoğu troll.biri vardı sürekli nişanlısıyla kötü ilişkisinden bahseden, nişanlısı aile şirketinde falan çalışıyordu ayrıldılar herhalde en son. o da mesela normal başlayıp sonradan trolle bağladı gibi.

mza bence tam troll değil ama arada uyduruyor sanki.sorunları var.

ciddi duyurulara cevap verilmezse insanlar elbet troll olur çünkü troll duyuruları bir tek cevap alabiliyor.

Merhaba.
Bos isler bunlar.

Merhaba.
Bence de.

@all girls dream
senin dediğin madeleine elster ama kız son zamanlarda sürekli makyaj kıyafet sormaya başladı

@niye ama, o hesap başörtülü bir bacıya satıldı sanırım.

Ben barahtrum adsfg

trolllük de özgürlük kapsamına girebilmeli ama insanlar katlanamıyor işte.

mza net troll

benim için birkaç kriter var:

1. Genelde troll insan yoktur, troll soru vardır düşüncesi: soruyu soran "troll" addedilen biri dahi olsa soru meşru ise bana göre bir cevabı hak eder. ben cevap veririm, vermem. demek istediğim "ay bu troll niye buna cevap veriyolar ki" gibi bir tepki bana eşekçe geliyor. uç örnek vereyim: troll diye bilinen kimse bir matematik sorusu sorsa troll diye cevap vermemek saçma olduğu gibi bu insan sorusu kendisine rağmen geçerlilik kazansın diye matematik gibi kesin cevaplar verilebilecek bir konudan soru sormak zorunda değil.

soru duyurunun bir bileşeni. diğer bileşen de ona verilen bilgilendirici, paylaşımcı vs nitelikteki cevaplar.

şimdi ona çemkirip kendisi her soru altında geyik çeviren, cevap vermeyen kendisinin ne yapmakta olduğunu, burasının nasıl bir yer olduğunu, o "troll"ün mü kendilerinin mi duyuruyu daha amaca uygun kullandığını bir sorgulasın.

iş soruya gelince böyle bir ayrım bana daha mantıklı geliyor yani.

2. Troll insan belli durumlarda vardır düşüncesi:

a. "1"den hareketle, demek ki, sorduğu soruların büyükçe bir yüzdesi "trollce" olan, yani "meşru" olmayan kimsenin trolleme amacı güttüğünü, dolayısıyla olası bir troll olduğunu düşünmekte beis görmem; böyle bir durum bir genelleme yapmaya müsait olmuş oluyor. meşru nitelemesini açmam gerekirse: meşru soru gerçekten cevap almak isteyen, bunu yaparken kendi düşüncesini dayatmayan sorudur bence. dolayısıyla ajitatif değildir, despotça değildir. yanlış anlatmayayım soruyu soran kimse ikna olmadığı veya verilen cevabı anlamadığı müddetçe, tüm samimiyetiyle, sorusuna devam etme, tartışma hakkı olan bir kişidir bana göre. bu bana asla dayatmak gibi gelmez; aksini beklersem dayatma yapmış olurum. burası anket yeri değil, cevap verirken kendimizi beyan etmekten çok bir açıklama yapma amacını da güdüyoruz, ne de olsa. zaten bazı sorularda bunun yapılması özellikle isteniyor. soruyu soran bu isteklerde bulunduğunda troll deyip geçme gibi bir eğilim de gözlemlememiş olsam bundan bahsetmezdim ancak bence böyle bir eğilim zaman zaman görülüyor. cevapta ısrar edenle, cevapları kabul etmediği belli olan beyanat amaçlı retorik soruları sorup duranlar arasında bence ciddi bir fark var ve ikinci grup büyük olasılıkla troll bana kalırsa. ya da aşırı tepkisellik içerisinde olduğundan bihaber vaziyette ağır saçmalayan birinden bahsediyor olabiliriz.

b. görevliler: sözlükte uzun zamandan beri varlar, burada neden olmasınlar dediğim buraya yönlendirilmiş, maaşlı profesyonel troll grubu. nabız ölçtükleri ortaya attıkları sorulardaki ajitasyon derecesinden bariz olan, fişlemeci ve ortam yoklamacı, profilci bir gruptan bahsediyorum. amaç kimi zaman suça teşvik oluyor, kimi zaman dediğim gibi profilleme oluyor, bazen anket gibi insanların tercihlerini ortaya çıkarma amaçlı oluyor. ürün anketi yaptığı çok bariz kimseler var mesela ancak bunları o troll grubunda görmüyorum çünkü sağlamak istedikleri çıkar sorunun samimiyetinden eksiltmiyor: cevabını almak istediği soruyu soruyor gerçekten, cevabını umursamayıp aslında ne kadar insanın ve kimlerin ne düşündüğünü dolaylı olarak ölçmeye veya onları internette hür ifade ortamından suça teşvikle elimine etmeye çalışmıyorlar.
...

ben bazen trollerin, politik olanların örneğin, beslenmesi gerektiği taraftarıyım. çünkü biri illa ciddi bir cevap veriyor, soru o ciddi kimse sayesinde meşrulaşıyor zira buranın tek kullanıcısı bizler değiliz. google indexlemesini, ilk sayfada çıkan sonuçları ve bu sonuçların içeriklerini atıyorum adıyaman'daki bir internet kafede okumakta olan bir ergeni ciddiye almıyorsak çok zekice olmuyor. sonra bu ülke şöyle, böyle diye üzülüyoruz. kısacası soruya cevap mecburiyeti doğuyor. bir şeyi doğru bildiğini düşünüyorsan, onu paylaşman, en azından tartışmaya açman o sözünü ettiğim bir başkası için zaruri oluyor. beri yandan atıyorum gümüşhane'den senin o paylaşımını gören bir diğer ergen veya x yaşındaki bir kişi de çok geçerli karşı soruları veya düşünceleriyle senin benim zihnimi açacaksa ne ala. ben doğru olmak iddiasında olmaktan değil, doğru bildiğini konuşmaktan bahsediyorum kısacası.

o nedenle troll bence katmanlar içeren bir terim. senin troll olduğunu düşünmüyorum, örnek olarak sorduğuna göre sanıyorum "düşüncemin de senin için bir önemi olmamalı" dememe gerek yok ama yine de demiş olayım.

Yine bana troll demişler :)) anlattığım hiç biri yalan değil :))

Sen troll değilsin, senin problem farklı.

Çok hızlı cinsel hayatı olduğunu ima edip de, problem çıktığında çözümü buralarda arayan tipler baştan tutarsız. Bunlara cevap verenler de sikiş sokuş konularında bilgili görünmeye çalışan loser tayfası oluyor. "Al gülüm, ver gülüm" bir ilişkileri var.

Bendeki problemin hızlı cinsel hayatimdaki problemlerin cozumunu burada aramak olduğunu dusunuyorsan, öncelikle maalesef hızlı bi cinsel hayatım yok. İkincisi, burada sorduğum sorular daha çok gönül işi, sağlık problemleri, duyurudaki insan profili vs eksenli. Beni kastetmediysen bu mesajı dikkate alma.

adımı duyunca koştum geldim. anca gelebildim kusura bakmayın :)

beni tanıyanlar var. ortalama bi 5-6 kişi gerçek yaşamdan. yazıştıklarım falan var. onlar açıklamayı yaparlar :P

60 km dediğin yol tempolu yürüyüşle 11-12 saat sürer. sence mantıklı mı? 12 saat tempolu yürümek de neredeyse imkansız.

Primat atalarımız bile o kadar yürümüyordu. Yürüyorum diyen varsa sağlam sallamış.

pardon ya kosuyordu heralde. hayal meyal hatirliyorum. yok mu hatirlayan.

hergün çok zor ama birkez haftasonları istanbul'dan edirneye yürüyüp/koşup/bisiklet sürüp geri dönenini gördüm.

4 kişilik bir gruptu 3'u bisikletli biri yaya.

Kimse hergun 60km yuruyemez. Net.

Oha! Tibialis'i nasılmış ya onun? Hayvan adam falan herhalde.

Forrest'tır o, run Forrest run

Douchebag koşuyor

Douche koşuyor uzun uzun. Gel bro, skor falan yaz.

Mesele telefon degil. karsindaki kisinin senin yaninda olan kiymeti olabilir mi?

@1adam yok en sevdiğim arkadaşlarımda bile böyle oluyor, dediğim gibi yüz yüzeykense çenem durmaz ama telefonda konuşamıyorum olmuyo.

var, ben de nefret ediyorum, bildiğin rahatsız hissediyorum baya baya. muhtemelen 3 sene çağrı merkezinde çalışmamın katkısı olmuştur ama ondan önce de hiç hoşuma gitmiyordu. sohbet etmeyi severim ama telefonun o gecikmesinden ötürü sohbet de edilmiyor.

hıım. telefonun ayfon degil o zaman :)

aynı ben. tlf elimden dusmemesine ragmen bi de.

Genelde hep boyleyimdir, yalandan muhabbeti hic sevmiyorum.

bende senin gibiyim, arayan kişiyle buluştuğumsa saatlerce konuşurum ama telefon edince konuşamıyorum, sanki mimiklerim olmayınca kendimi yeterince iyi ifade edemiyormusum gibi hissediyorum ve bu şekilde konuşmak istemiyorum.

eğer uzaktaki biriyse ve yakında görüşemeyeceksem hiç konuşmak istemiyorum sesini duymak beni daha çok üzüyor. göremiyorsun, dokunamıyorsun, kuru kuru bir ses peh, hiç sevmem.

bir de konu bulucam diye kasılıyorum falan, hepten sıkıcı bir durum haline geliyor:)

olur öyle, ben de vatsaptan yazışmayı telden konuşmayı sevmiyorum. yüz yüze olmayan iletişimden haz etmiyorum

Var, öyle böyle değil

Ben de genelde öyleyimdir. Çoğu kişi yargılıyor bu durumu çevremde ama artık onları da umursamayı bıraktım. Sürekli whatsapp'tan bık bık ne muhabbeti edilebilir ki? Acil bir şey oldu mu, ara sor, o durumda da yazmaya gerek yok bence. Eğer resim, yazı vs. bir şey göndereceksen, eyvallah yolla whatsapp'tan ama onun dışında çok saçma geliyor.2 dakikalık konuyu konuşmak resmen 1 saat. Bir de birbirini yanlış anlıyorsun, al başına bela, tam bir zaman kaybı. Konuşmakta ona keza. Yüz yüze muhabbetin yerini hiç bir şey tutmuyor. Eğer konuştuğunuz kişi ile ayrı şehirlerde yaşıyorsanız bir şekilde katlanılıyor. Ama aynı şehirde, telefonda muhabbet etmek kadar saçma bir şey yok bence. Yalnız değilsin. Sinirlendim resmen.

Aynı durumdayız. Mesaj yazmak zaten zulüm.

Allah taş eder

aslında değil, çoğu boş gelen sahnenin altında ne teoriler olduğunu ve gelecek bölümlere hatta bazen eski hikayelere gönderme yaptığını gördük.
edit: imla

sonuna kadar katılıyorum, hatta genel olarak orta dünya sevmeyen insanım.

Aynen ya bir muhteşem yüzyıl, bir binbir gece değil.

Tövbe de. Şaka bir yana, beklenti ve zevk meselesi. O türü sevmeyince, o da kötü geliyordur. Bazısı günlük hayattan parçalar ister, bazıları toplumsal mesajı olsun, bazısı ibretlik olsun ister. Sevdiğin gruptan değilse yapacak bir şey yok.

ya medya goygoyu aşikar
çok karakter çok hikaye var
dizi bütünlüğü zor
efektler zayıf
ama izliyorum.

tırt değil bence. ancak önümüzdeki sezon biteceğini göze alırsak, tahmini 17 bölümde kalan milyon tane soru işaretine nasıl cevap verecekler, o 17 bölüm ne kadar havada ya da ne kadar detaylı olacak çok merak ediyorum doğrusu.

aslında boş konuşma sahnelerinin kesilmiş hali game of thronesu oluşturuyor. sahneler oradan oraya atlıyor ve kilit konuşmalar dışında bir şey aktarılmıyor. ara sıra aktarılsa da bu o karakteri iyi analiz etmemiz gerektiğini vurguluyor. yani bu adamı tanımalısınız diyor yapımcılar kısaca. mesela tyrion ve jaimenin böcek sahnesi buna uyar.

aslında ben dizinin daha uzun olup boş konuşmalar içermesini isterdim ama oradaki dünya o kadar büyük ki her karakter başrol olabiliyor. yani öyle bir şey yapsalar bile dizi sıkmazdı ki isteklerde bu yönde.

ayrıca harcanan paranın hakkını veriyor. ama son zamanlarda bu kadar popüler olması beni birazda olsa sıktı açıkçası. mesela dizinin ilk 2-3 sezonu şimdiki 6 dan daha iyi. got ekibi diziyi insanlara göre şekillendirmemeyi amaçlasa da bu konuda taviz veriyor son zamanlarda bence. izlensin de hikayenin amınakoyim kafasındalar. (dizi zaten kitaptan çıkmış duyduğum kadarıyla)

yakışıklı adamlar olmasa izlemem, açık net söylüyorum.

tırtın önde gideni

değildi aslında. ama tırtlaştı cidden. bi bok olduğu yok.

not: kitaplarını okumuş biriyim.

Rostan sonra bıraktım

derinlik pek yok.
olaylar baya yüzeysel ve hızlı gelişiyor.
her karakter kişilik yapısı olarak uçlarda. normali geçtim, normale yakın karakter yok.
sırf arkadaş ortamında muhabbet olsun diye izlemeye devam ediyorum.

May the old gods and the seven çarpmak you.

Şaka falan bir yana da, bazı cevapları okuduktan sonra bi kanım dondu.
Bu sezonun neresi sıkıcı, nasıl bir bok olmuyor yok artık ya.
3 bölüm yayınlandı hepsinde aksiyonlu olaylar, gelişmeler oldu. Ölenler, dirilenler havalarda uçuyor ama bir bok olmuyor, sıkıcı yani öyle mi. Önceki sezonları mı hatırlamıyosunuz anlamadım ki

Cok iyi bir dizi. Ancak 5. Ve 6. Sezonlari tirt. 6. Sezon berbat basladi simdilik. Bunun sebebi artik senaryo yazacak kitap olmamasi. Senaristlerin testi bu sezon olacakti ve su ana kadar agir bir sicis soz konusu. Yaprak dokumu tarzi uzaklara bakis sahneleri hizla artiyor.

Yapmalari gereken, gods of the arena tarzinda, yeni kitap cikarken westeros un yeni karakterlerle tarihi anlatacak flashbackler olusturmakti. izleyici bunlari merak ediyor. Bu sezon en cok flashbackler tutuyor.

Erken bitmesinde ve fazla zorlamamalarinda fayda var. Ancak dizi kitaba ne kadar yaklasirsa o kadar iyilesiyor. Ilk 4 sezonuna masterpiece diyebilirim.

Ya dizi iyi mi kötü mü bilmiyorum , fantastik kurgu sevmem ondam izlemedim ama muhabbetinden bıktım amk. tam 2 arkadaşla oturuyoruz iki lafın belini kırarız diye hevesleniyorum, bi başlıyolar ejderha aşağı jon snow yukarı, hay ejderha siksin sizi diye bağırıcam bi gün.

Yanıtlara bakınca eksik olduğunuzu düşündüğüm bir nokta var ki o da şu, Game of Thrones bir roman serisidir. Dolayısıyla TV dizisinden önce bu yönüyle değerlendirmelisiniz.

1. Derinlik yok noktasına katılmıyorum, tersine karakter derinlikleri çok zengin bir evren ama bunu dizide ne kadar yakalayabilirsiniz tartışılır. Sadece yan karakterlere (ana özne olmayan diyelim) odaklanmış kitapları vardır. Davos Seaworth, Arya Stark, Brienne Tarth hatta Podrich Payne. Ve hiç ana karakter (Daenery, John Snow, Tyrion Lannister, Jamie vb.) görmeden yüzlerce sayfa okursunuz.

2. Seri fantastik öğelere sahip olmasına rağmen (ejderhalar, büyü, büyücüler, yaratıklar vb.) bana göre temeli politik-dramdır. Evet bir sürü olay döner, gelişir ama gidip de özel efektler, fantastik öğeler amacıyla seyrederseniz tatmin etmeyebilir. Zaten dizide bu politikanın karşılığını tüm detaylarıyla göremiyorsunuz çünkü satır aralarındaki konuşmalarda gizli pek çok ayrıntıyı sunamıyor.

3. Başka dizilerle karşılaştırılabilir ama bu seri dediğim gibi kitap düzeyinde başlamıştı. Şu noktada da zaten kitap ile dizi bazı noktalarda kesişse de farklı senaryolar üzerinden ilerliyor. Ben de dizide bazı noktaları eleştiriyorum, ucuza kaçılmış senaryo kararları var, kabul ama tırt demek için 2 kere düşünmek lazım.

Herneyse, sevip sevmemek size kalmış tabi, iyi seyirler dilerim :)

bir lost değil..

Değil, beğenmeyen izlemesin.

çarpılırsın eciş bücüş olursun

bana ergen dizisi gibi geliyor bilemiyorum.

Zevke göre değişir aslında. Ben mesela ortaçağı işlemesinden fantastik olmasından falan degil de entrikalara kafam basmadığından izlemiyorum. O birilerinin kuyusunu kazmalar inceden birilerini sırtından vurmalar falan geriyor beni. Türk dizisi izlemememin sebebi de bu zaten yok o onunla yatmış yok o onun düşmanıymış falan aklında tutmak çok sıkıntı. Bu yüzden genelde bir olayın en fazla 3 bölümde sonlandığı Doctor Who, Sherlock, Merlin tarzı diziler izliyorum. Basit insanım ben.

bir lost değil +1

baya iyi dizi bence.

Ders 1

Exel değil, EXCEL.

excel.web.tr

hemen laf sokmayın adama ya. youtube yeterli bir kaynak hocam, araştır güzelce.

lynda'nin eğitim videolarını malum ortamlardan bulabilirsin.

ben exceli ihtiyaç oldukça öğrendim. yani o anda ne yapmam gerektiyse onunla ilgili işlemi, formülü öğrendim. şuanda da iyi durumdayım

youtube videoları yeterli.
bi de karıştır , kurcala hacı.

Sadece izlemeyin ama, hem izleyip hem uygulayın. Yoksa uçar gider. Ve tabiki youtube.

YouTube videoları + size bilgisayar başında yardımcı olabilecek bir arkadaş.

Gerçek senaryolar üzerinden ilerleyin. Neye ihtiyaç varsa, Excel'i bilen arkadaşınız size bilgisayar başındayken göstersin.

dişi kedi mi?

hiç derdetme, çok çabuk kendine gelir. kafasında abajurla yürümesi komiktir, alışana kadar abajur hep takılır sağa sola donk diye...

yarayı kapatırsan daha çok rahatsız olur, üstüne kapattığın şeyden kaçmaya ya da çıkartmaya çalışır, deneme bence. ben kapatıldığını hiç görmedim.

Allah allah, 10'dan fazla kedi kısırlaştırdık hiçbirinin kafasına o zımbırtıdan takılmadı. Yarayı yalaya yalaya iyileştirdi kediler, hiçbirinde sorun olmadı. Birkaçında bir yarayı kapattık kedi açtı. Açık kalsa bence daha çabuk iyileşir.

Yok yok kapanmaz ama yakında tüyleri çıkacak ve kendi kapanacak zaten. Ama siz dikkatli gözlemleyin dikişi koparmasın gerçi elizabeth boyunluğı takmışlar sanırım koparmasın diye

aslinda bebek t-shirt'u giydirebilirsiniz abajur yerine bence.

Yara kapatilinca daha gec iyilesiyor, o yuzden acikta birakiyorlar, siz de kapatmayin. hem de kediler oyle giysi, bandaj vb seylerden cok rahatsiz oluyorlar, bizde 2 kedi oldugu icin sardirmak zorunda kalmistik, surekli ugrasip cikarmaya calisiyorlar, yazik. biraz sıkın disinizi, 1 haftaya falan iyileşir zaten :)

@kuzey li, dişi kedi.

Evet lütfen giysi falan giydirmeye kalkmayın :/

nası bi kedi ki aparat falan taktınız? biz de haftasonu kısırlaştırdık, öğleden sonra aldık getirdik. yarım gün yemek yemedi, 3 kez kustu sonra normale döndü. yarasını da yalıyo ediyo da bişey kalmadı, dikişler eriyor dedi veteriner zamanla.

@parola58, normal tekir kedi ya. bu cumartesi dikiş almaya götüreceğim, boyunluk takıldı. da benim kafam sizinkine takıldı. eriyen dikiş nasıl oluyor? özel bir teknik falan mı bu?

ipi ozel eriyen bir tip. bir de bantlar var dikise gerek duymayan.
sokak hayvanlarini eriyen iple kisirlastirip saliyorlar heralde, yoksa dikisi almak icin tutmazlar.

durumun ciddiyetine göre a,b ve c'yi aynı anda yapabilirim.

bu konuda d şıkkını tek geçiyorum. ancak d şıkkı geçerli olmasaydı, etik açısından a şıkkı derdim.

d

kendim araştırırım, duruma göre a seçeneğine başvururum.

b.

bu tür danışmanlık işlerinde arkadaşlarıma sorarım direk, doktor olsun mühendis olsun avukat olsun...

onlar da sormaları gerektiği bir şey olduğunda bana sorarlar :) arkadaş arasında lafı olmaz.

önce c sona b sonra a. duruma göre direk a olabilir.

Tanıdığım çok ünlü avukat var ona paslıyorum.

D

c

c, o olmazsa b

Hepsini yaparım.
İşi sağlama almayı severim

istemsizce güldüm :)))
benim önerim ise; bıçağı soktuğunuz yere geri takın.

Güldüm +1... Hamur, Bant mant poşet.. Bişilerle kapanmayacak gibi mi?

O gazın adı freon. Koklamak tehlikeli.

www.healthline.com

Sakız falan yapıştırın.

buz dolabının gazını kaçırmısşsınız. delik olmasa doldurtun diyeceğim ama delik var diyorsun. at bence sen o buzdolabını.

dalga geçer gibi oldu yazım ama ciddiyim eski buzdolapları iyi soğutmayınca gazı kaçmış derler tamircide bir tüple(mutfak tüpü değil) gelir gaz takviyesi yapar.

arkadaşımın başına geldi, çözülmedi. çare yeni buzdolabı.

Komşu sizin dolap ölmüş. Soğuttuğuna inanıyorsun da öldüğüne inanmıyor musun...

bantla yapıştırdım ama mikro delikler de açılmış galiba o yüzden tam kapatamıyoruz.

öldüyse de yapacak bişey yok, çok bile dayandı zaten öğrenciliğin ilk yılında biri bedavaya vermişti.

sakız güzel fikirmiş

gazlı bir tamirci bulmaya çalışalım o zaman, teşekkürler herkese :)

tamam duyuruya guldum de nicki okuyunca oklfjkldgnjslkdgjflkdgmkfdlgjrkglr
o dolaptan daha hayir gelmez no frost kardes

Alamazsiniz maalesef

sıfır-dizel bulman bile imaknsız birde otomatik olsun diyorsun. istekleri azaltmak veya bütçeyi arttırmak lazım.

opel babayı'lara bi bakın.

alabileceğin en ucuz sıfır otomatik araba hyundai i10 ve kia picanto, ki bunlar da 47200den başlıyor ve benzinli.

2014 model tata vista varmış ama manuel vites
www.tata.com.tr

2011 clio dizel otomatik satalım sana 40000'e

2012-2013 dizel otomatik polo alınabilir. sıfır zor

opel babayı +1

douche +bin ekskedfskdkawkkewksed

Otomatik diyorsan 48 000 altında 0 araç yok.

millet o suratı kapamak için kaynak gözlüğü gibi gözlük takıyor. sen kendini garipsiyorsundur. yok mu samimi bir arkadaşın o baksın. yakıştı yakışmadı desin.

hosuna giden bir modelin daha kucuk halini internetten siparis verebilirsin.
mesela clubmaster'in 49'u bende ufacik durmustu, hic begenmemistim ama 51'i denedim gayet guzel oldu.

9gag.com

zamanında şöyle bir şey görmüştüm de ne kadar doğru neye göre yazmışlar hiç araştırmadım. git bir gün gözlükçüye dene hepsini sana en çok yakışanı düşündüğünü al. yanına zevkine güvendiğin bir arkadaşını da alabilirsin.

aynı sorundan muzdaribim kesinlikle! ben bakınca anlayamıyorum yakıştı mı yakışmadı mı, etrafımdakilerin de zevkine güvenemiyorum biri diyor süper olmuş, öbürü gülüyor bu ne la diye. yüz şekline göre şunu takın'cıları da takip edemiyorum çünkü yüzümün şeklini belirleyemiyorum :(

bence buraya güzel cevaplar gelsin, bu işin ufak da olsa bi matematiği varsa anlatsın.

wayfarer genelde herkese yakışıyor, belki mükemmel durmuyor ama töbe töbelik de olmuyor.

aa aynı ben.
ama sonunda gittim bi ray ban çaktım dün akşam... 500 kayme verdim ama şimdi hoşuma gitti. Yine geniş aynada bakınca yüzümü kaplıyormuş gibi ama yakın aynada gayet iyi duruyor.

Rayban bak derim, şu model yakışabilir bence (Erika):
d26hhearhq0yio.cloudfront.net

Şurdan da kişiselleştirebiliyorsun:
www.ray-ban.com

Aha aldığım da Peggy nin linkinde

@enkolay, güle güle kullan. Bu herkese yakışıyor sanki ya, benimki de bundan:p risksiz model, ne büyük, ne küçük.

Tam da aynı sorunu yaşadım. Yüzümün küçük olduğundan haberim yoktu, hiç çaktırmıyor, kafa boyu normal insan çünkü. Gözlükleri takınca peygamber devesi gibi görünüyordum. Wayfarer da "Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" şarkısını söyleyen adamın gözlüğü gibi oldu.
İlki bir gözlükçüye daldım ve ergenlik dönemindekiler için olan güneş gözlüklerini denedim. Çocuk departmanındakiler yakıştı.
Sonra bayağı bir dükkan gezindim. Cat eye'ın daha çok yakıştığını fark ettim ama çocuklara cat eye gözlük ya yapmıyorlar ya da Barbie'li gözlük falan yapıyorlar. Kate Spade'in gözlükleri kadınlar için ve küçük. Kate Spade'den bir gözlük aldım, galiba o da ergen boy. O da olmazsa ergen departmanlarını araştıracaktım.

Bu nedenle, önce yüzüne yakışan modeli belirle. Herkese yakışan bir model yok. Sonra o modelin 13-15 yaş grubu için olanı ara.

bilmiyorum ama aynı dertten ben de müzdaribim, en son gittim ucuz gözlükçülerden birinde wayfare modelinin bi tık küçüğünü buldum, fena olmadı.

www.n11.com linkine de bir goz atin isterseniz.

Aynı sorun bende de var. Genelde wayfarer herkese yakışıyor demişler ki çok haklılar, daha yakışmayanını görmedim. O modele ek olarak ben bir de clubmaster'ı seviyorum ki benim şimdi kullandığım gözlük o. Çok hafif büyük duruyor ama aynı zamanda bayağı şık.

yaz geldi şimdi sen kokarsın der gibi ne o öyle.
çizgi seriyi alın, daha tatlı bi' hediye olur.

deodorant seti yazları leş gtibi kokuyorsun arasıra yıkan birde bunları sür demek gibi olur. biri bana deodorant seti alsa bozulurum. parfüm alınabilir ama.

abdülcanbaz çizgi serisi çok hoş bir hediye bence.

abdülcanbaz :)

Deodorant setini kendisi almayı düşünüyordu yoksa herhangi bir imadan dolayı bu vs'ye dahil etmemiştim
Neyse ki abdülcanbazın siparişini verdim

Zibidi

özel bir şey düşünmem. tişört işte ne düşüncem?

Vücudunun geri kalanına ne giymiş o da mühim.

tişikkirlir

@kaptan maydanoz ergenlikten çıkamamış yerine içindeki çocuk ölmemiş vs duymak daha iyi olurdu :D teşekkür ederim ^^
@ThomasJefferson jean şort olduğunu varsayalım

yakışıklıysan ayy içindeki çocuk olmemiş ne tatlı, çirkinsen ergen gibi giyinmiş derim. ama tshirt çirkin, bunların çok daha güzelleri var.

@kuzey li sırf bu ayrım için tipsizliğimi belirttim :D gezinirken bunu gördüm ve hoşuma gider gibi oldu fakat tam da emin olamadım :) karar versem bakınırım daha da :)

Jean şort üzeri bu bence biraz immature. Kaslı yapılı falansan farklı etki yaratabilir.

Pre-ergen

Demode
Bunlar 90larda kalmadi mi diye dusunyurum

ergen

Zevksiz olduğunu.

eğer muhteşem moda skilleriyle durumu kurtarmadıysa ki çok bi yolu yok bu durumda. net ergen.

demode+1
fazla iddialı.

"Ekmeğini sempatiklikten yemeye çalışıyor, muhtemel aç" derim.

kafamı çevirip gülerdim.

Biz yaz geldiğinde şortla ve parmakarası terlikle çalışılan bir işyerinde mesai dolduruyoruz, o ortamda bile çok nadir buna benzer şeyler giyen oluyor. Giyen olduğunda da taşak oğlanına döndürüyoruz direkt olarak. Ona göre sen karar ver.

ikiside eşit

Yemem.
Yesem de ekmege surerim, kasikla hucum etmem. Sevmem oyle tatli kahvaltiliklari. Kahvaltida tatli bir sey yemem.

Genelde kaşıklıyorum, elmanın ya da muzun üzerine sürdüğümde oluyor.

kaşıklayarak yiyorum, ama sorun şu ki soğuk seviyorum ve fakat buzdolabına koyunca katılaşıyor. o yüzden migros kakaolu fındık kremasına geçtim, hem çok daha ucuz, hem daha yoğun bir fındık tadı var, hem de buzdolabında donmuyor.

Yemem. Yersem kaşıkla yerim, aşırı tatlı krizi anlarında.

yufkaya suruyom.

Kreple katliam yapiyorum.

@starkiller Bİ ekmekle mi?

ekmeği lokma lokma yapar her lokmaya bıçakla kocaman bir parça nutella sürerim.

ISyerinde kadinlari Nutella'yi kasiklarken gordum gecen gun. Kasik kasik yedikleri gibi bir de zevkten "ımmm aahh uuhhh" diye sesler cikartip arada bir de konusup Nutella'ya ovguler iltifatlar yagdirarak yiyorlardi kasiklarken. Ciddi ciddi bunu yapiyorlardi saka yapmiyorum.
Bu insanlar cayi sekersiz icen insanlar bu arada:)

@stravo taktiği kaptın mı? ;))) lol

Kaşıkla midem kaldırmıyor. Ekmeğe sürerim.

kaşık kaşık

kaşıklayarak

çatalla yiyen tek enayi ben miyim?

Kaşık. Sade dondurmayla da yerim.

eheh sebepsiz güldüm ama saçma. kardeşimi andırıyor belki ondan :))

değil.

değil, çürüdü saniyelerim

kimse görmeden güldüm.

korktum aq

Surati komik oldugu icin gulumsedim.

Degil

değil.

görmez olaydım.

sayende gördüm, iki kere izledim, değişik bir şeymiş.

evet de bunun nesini merak ettin?

Yoo.

Bugün iyi lola iyi duyuru yaptı :p

Yani, dusunmek bi şey değil. Fantezi bile sayılabilir, heyecanlandırır. Eyleme geçtiğinde tekrar konuşalım.

kaypak bir insanmışsın gibi geldi bana.

evet.

çünkü başkasının ahlak kurallarına uymayan kişi ahlaksız değildir, kendi ahlak kurallarına uymayan kişi ahlaksızdır. açık ilişki yaşayan ve sorun etmeyen kişiler için bunu diyemeyiz ama aldatma eylemi senin ahlakına uymuyorken bunu yapmakta beis görmüyorsan ahlaksız ve karaktersiz bir insansın demektir.

düşünmekten değil yapmaktan bahsediyorum tabi. düşünmek konusu biraz daha bulanık. düşüncelerinden dolayı kimseyi itham etmek istemem ama yaparsan yukarıda söylediklerim geçerli.

eksisozluk.com

Sizi böyle alalım

Aldatana kadar masumsun.
Herkesin o potansiyeli var ben de sokakta gördüğüm çok güzel bi kadına öff diye iç geçiriyorum.Karaktersiz olup olmadığın o insan da seninle ilgilendiğinde senin vereceğin reaksiyona göre belli olur.

Herkesin herkesi aldatma potansiyeli var bence. Kimse 'ben asla aldatmam' ya da 'o beni asla aldatmaz' dememeli. Asla asla dememeli hatta.

BENCE.

karşındaki kişiye bağlı derken hoşlanmadığın şeyler yapsa aldatmayı kendinde hak görürmüşsün gibi geldi bana.

Toplumun olağanlaştırıp insanlarn sorgulamadığı tek eşlilik klişesinden biraz. İnsan çünkü fiziksel olmasa da tekeşli bir ilişkide aklından, düşünceklerinden başkasını geçiriyor. BU da bir aldatma aslında.

Gençliğini yaşayamamışsın gibi geldi. Sanırım lan yaşım gidiyor, biriyle evlenicem, ilik gibi adamlarla sevişemeden ölücem diye düşünüyorsun. Bu da seni sadık olmayan biri yapıyor çünkü sadık olmak için ete doymak lazım. Bir de sende hiç aldatacak kız tipi yok ya. İleride olur da aldatırsan adam şok olur. Aldatmak karaktersizliklerin en büyüğü. Ama önce ayrılırsın sonra bir şeyler olur o başka.

dissendium tam olarak dediğin gibi değil aslında durum. Aldatmayı heyecanlı bi iş olarak görüyorum, bazen meşrulaştırıyorum filan. Evet aslında çoğu zaman yüzden kurtarıyorum,entrikacı bi yüzüm yok:D

evet. sev, gercekten sev. anlarsin.

evet

Ben çevremde hep aldatma potansiyeli olan biri olarak görüldüm. Kaldı ki aldatmaya bir anlam da yüklememiştim.

Şuanda 7 yıllık bir ilişkim var. Bu ilişkimde aldattım ve aldatıldım. Bir gün bütün bunları ıturup konuştuk. Bildiğimiz bilmediğimiz her şeyi anlattık birbirimize. Hayatımın en zor günleriydi. Sonrasında da nişanlandık.

O günden sonra hiç kimse bende aldatma potansiyeli göremez. Gerçekten aldatmak o kadar aşağılık bir şey ki.

Bence aldatmayı meşrulaştırma. Aldatabileceğin bir ortamda bulunmamaya çalış. Ben öyle yapıyorum çünkü. İnsan aldatma eylemini bilinçli yapmıyor çünkü. Aldatabileceğin bir ortama girersen aldatırsın.

almatmadığın sürece sorun yok.

Karaktersizsin.

Aldatmasan bile.

Sinemanın dibindeki yerde içiliyor sanırım ya

Evet mandolin cafe. Teşekkürler.

Ismarlıyorsan gelelim biz de

wing stop

leman

@hasmet, bi dahaki sefere inş gözüm :)

hep canım ister ama asla almam. sıfır yani.

Bu aksam gelirken aldim,cok fena cok,cilekler kremalar.alirim haftada bir,

Basina spoiler yazsaydin gece milletin canini cektirip gunaha girmeyelim.

canım istedikçe alırım, sıklığını bilemiyeceğim.

anamın evinde kola bile içmiyoruz ama kendi evimde kendimi şımartmak için alırım arada pastaneye yolum düşerse.

Ayda 2-3.
Annem ve yeğenlerim seviyo, ben de seviyorum.

Almadım hiç öyle.

kutlama ve dogum günlerinde alinmaz, dogum günü kutlamiyoruz da, eskiden random zamanlarda alinirdi.

oldukca uzun süredir hic alinmiyor.

Cheese cake alıyorum ben . A101 de cok güzel cis kek ler var

geçende yapmaya calıstım evde başaramadım rezil oldu. gittim ufacık bişi aldım. ondan önce kim bilir kaç ay öncesiydi. harbi ya pasta o kadar güzel bişi iken neden az yeniyor vay anasnı güzel tespit.

@buffy, bim'imkinden güzel mi? bim'imki kötü de bence.

Annemle beraber 2-3 haftada bir yapıyoruz. Anne kız etkinliği gibi. Orta boyutlarda yapar süsler yarısını komşulara dağıtırız yarısını da biz yeriz.

kutlama harici hiç almayız.

Eve kutlama varken de pasta almıyoruz ki. Çok uzun zamandır yaş pasta görmedim.

çok sık olmamakla beraber alırım hatta mum alıp üflerim.

Bimden pasta keki ve süt baska bi yerden dr ötker krem santi ile fakir pastami yapiyorum ben. Yani eve pasta almiyorum.

biminkini yemedim ama a101 den limonlu ve frambuazlı aldım, limonlu baya güzel, frambuazluyu henüz yemedim. tavsiye ederim limonluyu :)

şopınaur kim ya. piff. bence önce sevdiğin bi tanesi ne demiş ne yazmış onlardan başla, sonra azıcık tarihini oku. yani felsefe tarihi diyince kim ne yaptıdan ibaret değil tabii lisedeki gibi daha şey. sonra da ordan ilgini çekenlere ayrıca yürü.

başlangıç için sofi'nin dünyası güzel bence okulda felsefe hocası tavsiye etmişti okumuştum güzel bir kitaptı.

sofinin dünyasını okumak, vahşi doğada hayatta kalmak için survivor izlemeye benzer.

eğer gerçekten felsefeye ilgi duyuyorsanız bulunduğunuz şehirdeki üniversitenin felsefe bölümüne gidip birkaç hocadan öneri almanız. bir okuma listesi oluşturmanız. sırayla hepsini okumanız. yoksa 2 kitap okuyup felsefeyi öğrendim diyemezsiniz.

çünkü öyle eserler var ki gayet basit anlatılabilecek konuları sanki özellikle anlaşılmaz kılmak için uğraşmışlar. onları okumak çabanıza yazık eder.

selahattin hilav - 100 soruda felsefe

bir felsefe mezunu olarak klasiklerle başlamanı öneririm. klasikler deyince de platon'un diyalogları ilk akla gelenlerden. başlangıç için ideal diyebilirim, diyalog formunda olması açısından özellikle. gayet keyif alarak da okuyabilirsin (iyi bir çeviriye denk gelirsen tabi). felsefe tarihini filan da boşver şimdilik, zaten felsefe tarihi platon'a düşülen dipnotlardır diye bi söz var, hakikaten de öyle.

bir de ilk olarak daha kısa hacimli diyaloglardan başlarsan daha iyi olabilir. örneğin devlet yerine şölen diyaloğuyla başlamak gibi, konusu ilgini çekiyorsa ayrı tabi. bu daha kısa diyaloglar ince kitapçıklar halinde de mevcut (nadirkitap gibi sitelerde bulabilirsin). zaten birçok diyalog isminin yanında konusuyla geçtiği için (haz üstüne, bilgelik üstüne, dostluk üstüne vs.) ilgini çekenlerle başlayabilirsin.

arkadaşınız matematik konusunda isim yapmış biri değilse kırtasiyeyle anlaşsa da kitabını satması pek kolay değil. öğrenciler bilinen yayın evlerinin kitaplarını alıyor. yazarın veya yayınevinin adı yoksa kitap satamaz gibi geliyor.

kardeşimin matematik öğretmeni, kitap değil ama fasikül çıkartıyor, özel ders öğrencileri, dershaneden öğrenciler, alıyor.yaşadığım ilçede en bilinen özel ders hocası olduğu halde aman aman satış ve baskı yapmıyor, kiatp satışından totalde kazandığının kat kat fazlasını özel derslerle kazanıyor.

kitap veya yayından para kazanmak artık imkansıza yakın.

bunun yerine bu tarz kitapları yayınları az karla çıkarıp isim yapıp farklı yerlerden para kazanılıyor.

örn, müzisyenler- konser, turne, özel eventler gibi.

yazarlar: özel söyleşiler, konuşmalar, özel yazılar etc gibi.

Tutmaz gibi :/

Puzzle yaptıktan sonra bozup satabilirsiniz.

Tutmaz. Tutacak olsa ben yapardim:)

Yapip yapip bozcaz mi o zaman :/

satmak tutmaz gibi, insanlar duvarlarına kendi emekleri olduğu çin asıyor.

ben puzzle'ı koyacak yer olmadığı için iki mukavva arasına yerleştirip streç filmle sarıp, çekyak altında saklıyorum.

hediye et.

puzzle zaten yapmasıyla keyif veren bi şey.

Ben denedim tutmadı sonra hediye ettim bu daha mutlu etti benim yaptıgım birseyi astıkları için

birazdan buraya sketchers'cılar dolacak. modeli onlar söylesin :)

edit: demek istiyorum ki, marka o da modelini bilemiyorum :D

Dolsun, yeter ki işimize yarasın :)

yılların adidasçısı olarak "skechers memory foam" diyorum.

Al bak bi tane geldi,memory foam turude.bunca yilin fanatik adidascisiyim ben bile memory foamdan baska bisi demez oldum.6 aydir baska ayakkabi giymiyorum.

Ahanda benden once gelmis bir tane:)

Ben de memory foam demeye geldim.
Ama kucuk bir uyari yapmam lazim. Skechersin super cirkin bir ayakkabisi var, benim annem ona bayiliyor. Babeti spor ayakkabiyla harmanlamislar, goruntu kirliligi bir urun cikmis ortaya ve kadin niye bilinmez o ayakkabilari delice seviyor, hep giymek istiyor. Siz annenizi bu ayakkabi camiasinin hilkat garibeleriyle tanistirmayin.
Normalini alin normalini.

Sanırım Skechers'a karar kıldık gibi. Çok teşekkürler tavsiyeler için :)memory foam modellerini özellikle inceleyeceğim. Ankamall'de bir mağazaları varmış diye duydum, babam yarın gidip bir bakacak.

Orada görevli olan arkadaşlar da bu dediğiniz modellerin seçimi konusunda yardımcı olurlar mı ki? Daha öncesinde bu mağazalarından alışveriş yapanımız var mıdır?

sketchers memory foam +1. simdiye kadar giydigim en rahat spor ayakkabi.

edit: boyner'de vs de satiliyor.

ver bana

Tayyip'e söv, kanzuk'a söv

Hesabını sat?

ya siyasi bisey yazip bela almak istemiyorum.
yazin yaziyi ben kopyalayim. soylemek istediginiz neler var duyurucular sesiniz olalim.

yani gerçekten isteğin uçmaksa bu kadar düşünmene gerek yok ki, sajfhajfkal sjfaskalşf şeklinde başlıklar açabilir ya da entry'ler girebilirsin. eğlenceli olur hem. şutlanmayacağımı bilsem ben yapardım öyle denyoluklar. uludağ'da sol freymde tank yürüttüm diye bi süre banlamışlardı. çok hızlı bi şekilde k, n, a ve t başlıklarına entry giriyosun. sol freymde tank yazıyo yukardan aşağı. ÇOK EYLENCELİ.

ticari itibarı zedeleyici içerik gir.

Tamam la bağırma.

Tek yapman gereken sözlük yönetimini eleştirmek ben öyle uçuruldum. Haksız itham diyerek atıyorlar.

aslinda icerik bulamamktan degil ya. bu ani dolu dolu yasamak istedim ondan bi tikandim aklima gelmedi. :D

www.youtube.com

www.izlesene.com

www.youtube.com

tank yürüt +1

öncesinde de bize haber ver :D

tüh geç kaldım :/ ne yaptı?

Anaa gitmiş gül gibi hesap. Vereydin kullanırdık yahu :(

"Arkadaşların dediği gibi anlamsız başlıklar açarak uçabilirsin" diyecekken zaten gümlemiş hesap.

Gidişi o kadar da muhteşem olmadı

ana uçmuş :(

şunu atmaya gelmiştim: www.youtube.com

Coldplay aklima geldi benim

tabii ki RAMMSTEIN <galp

Arctic monkeys

Herhalde bu hususta pink floyd özellikle Pulse ile noktayı koydu.

amina cadelli geliyor direkt.

dredg

Rammstein canli performansi album kaydindan daha iyi olan bir grup falan degil. Yine IStanbul'a geliyor deseler kosa kosa giderim konserine o ayri.

Pink floyd - pulse +1. Cok sevdigim bir grup falan degil ama canli performans muazzam.

manu chao
the prodigy

babazula, hatta sarkılarını dinlettiğimde bu ne diyen arkadaşım konser çıkısı bir sonraki konseri de haber ver diyordu.

ayrıca genel olarak albüm kayıtlarındansa canlı konser izlerim/dinlerim. arasıra detone olmalarını, yanlış nota basmalarını, şarkı sözlerini karıştırma ve unutmalarını seviyorum. daha doğal daha insani geliyor. sözün özü benim için herkesn canlı performansı stüdyo kaydından daha güzel.

sağ tarafta görünce başlığı görünce yazdığını okumadan Iron Maiden demeye geliyordum ki demişsin. +1

Loreena Mckennit

red hot chili peppers - throw away your television ile selam çakıyor.

youtu.be

böyle şeyler olunca şaşırabilmeyi isterdim. artık şaşırma duygumuzu elimizden aldılar.

Sen de bu tiyatroyu yedin. Gerçi yememişsin ki bu saçmalığa kendini ikna edebilmek için soru soruyorsun. Bu ülkede solcularda kronik gerizekalılık var arkadaş...

Entellektüel likten kastın ne sour? 5 tane entellektüel söyler misin?

Himm. Ok. Cahilliğimden olsa gerek çift l ile yazmışım. Ama senin ışık olup beni aydınlatman lazımdı be sour... Karanlıkların üstüne güneş gibi doğamadın. Ama olsun her solcu gibi bir sağcıyı bir harften dolayı bile olsa aşağılayabildin:) iPhone da düzeltmedi entellektüel i böyle cahil cahil yazmaya devam işte:(

Duyuru modları uyuyor mu ya? Karşılıklı diyalog var konudan alakasız

Sour ve sol fonetik olarak çok yakın başkan

La erdem Gül bile inananmış can Dündar ile ilgisi yok adli olay demişasdgdsasd

aslında bu saldırıya ilişkin en güzel yorumu tüm soğuk kanlılığını koruyarak can dündar yapmış:

"Gayet iyiyim. Türkiye burası. Saldırganın kim olduğunu bilmiyoruz. Sadece kimlerin bizi hedef haline getirdiğini biliyoruz"

@ne nicki be;

bence gerizekalı olan senin gibi saray itleridir. daha olaydan haberin yok bir milyon tane yalanla saldırıyı savuşturmaya çalışıyorsun. saldırıda direk can dündar hedef alınıyor.

Yalnız şimdi yeni bir görüntü izledim yanılmışım baya hedef alınmış adam. sorry:( eşine helal olsun ya cesur kadınmış

Bu arada,Bülent Arınç'a suikast masalına inanan gerizekalı bir güruh vardı, ne nicki be gerizekalı diyince aklıma geldi. Sahi kimdi onlar?

Çok da üstüne gelmek istemiyorum, iyi bi arkadaşa benziyorsun ;)

artık bunlara şaşır(a)mıyorum, ama can dündar'ın karısının, kocasını korumak içn adamın üzerine atlayışına şaşırdım. o nasıl bir yürektir, sevgidir...

Eyv babil:) olaylar olaylar...

Önden mi dar, yandan mı? Yan taraftansa belki açar diycem ama deri değil, açacağını zannetmiyorum. 300 lirayı riske atma, dar ayakkabı giyilmez. Ver gitsin.

iade et, bir numara büyük olanını al.

iade et. böyle ayakkabıların giydiğinde rahat ettirmesi lazım.

imkan varsa iade et. yaz yaklasiyor vücut genlesir daha da dar gelebilir.

kanunu var mıdır bilmiyorum ama sıradaki hasta sayısı fazlaysa normal yani, nasıl bakacak ki doktor zaman kalmayınca?

acile hasta almama hakları var mı sormak istediğim bu. ben acili 3te açıyorum 5te kapatıyorum diyebilirler mi? ayrıca doktorların doluluğuyla ilgili bi problem yok. sisteme hiç girmeden hasta kaydı almıyoruz diyip gönderdiler. gelmeyen hasta olursa yerine geçebilir miyim vs dediğimde de hasta kaydı almıyoruz dediler.

Gittiginiz adsmnin calisma saatlerine bakin,

Mesela:v2.istanbulagizdis.gov.tr


Kurumdan kuruma degisebiliyor.

doktorlar gün içerisinde belirli sayıda hasta alıyorlar, randevu veya senden önce gelenlerle bu sayı dolduysa sana kayıt açmaması normal. gelmeyen hastanın olup olmayacağı son dakikaya kadar belli olmadığı için nasıl sana kayıt yapsınlar.

acil kavramıyla ilgili tam bilgim yok ama büyük ihtimalle diş hastahanesi acil kavramıyla noral hastahane acil kavramının farklı olduğu içindir.

Birkac ay olsa neyse birkac yila belki oldugun yere yerlesecek, belki ayrilacaksiniz, belki sen gozunu karartip oraya gideceksin.

Sonunu dusunen kahraman olamaz dostum:/

yarına çıkacağımız meçhul 2-3 yıl sonrasını düşünüp enseyi karartmak niye?

j. m. keynes'in bir sözü var: uzun vadede hepimiz ölüyüz. kısa vadeli planlarla yaşamak lazım.

3-5 sene sonra kendinize "keske" diye bir soru sormak istemiyorsaniz ona gore davranin.

sallamanı tavsiye ederim benzer bir durumu ben yaşadım çok pişmanım.

"sonunu düşünen kahraman olamaz" dedikleri laf mayfa işlerinden çok gönül işlerine daha uygun bence. birkaç yıl sonrasını düşünerek bugünü ne heba ediyorsunuz ulan. keyfinize bakın, su akar yolunu bulur. değil birkaç yıl, bir gün bile aşk hayatı için çok uzun bir süre. imza: süleyman demirel

hayatında herşey planlı mı? sanmıyorum o halde düşünme ilerisini. yaşa.

birkaç sene sonrası için şu günü harcamak? çocuk olmayın.

ilişkileri hep bok eden şey geleceği haddinden fazla düşünmek. bu aç gözlülüktür. an'ı yaşayın. sanki dün, bugünü tahmin edebiliyordunuz. insan zihni geçmiş ve geleceğe saplanığ kaldıkça an'ı ıskalar ve de büyük ihtimal bok eder. etmeyin.

olum hayat bu kadar planlı yaşanabilen bir şey mi la? anı yaşa anı

birkaç yıl hesaplamak için çok uzun.

İlk ilişkini bu kadar ciddiye alma lan. Bitse ne olacak?

işte böylesi kötü bir durumun içindeyim...

Benim ilişkilerde hep içine düştüğüm hataya düşmüşsün. Bu kadar ilerisini düşünmeyin.

birkaç yıl diyorsun yahu keşke senin yerinde olsam. benim de seninkine benzer bir ilişkim var şu anda 6. ayımızı bitirdik 7'deyiz. 2 ay sonra yaşadığım şehirden ayrılıyor olacak kendisi. ya biz napalım olm?

geleceği düşünme, anı yaşa. elbet bir yol bulunur fazla stres, sıkıntı yapmana gerek yok.

şahidi varsa mobbing'ı kanıtlasın. haklı fesihte tüm tazminatları allır.

Bildigim kadariyla hayati boyunca calistigi tum sureleri arka arkaya birlestirin ve eger toplam 15 yil calisma suresini tamamladiysa hicbir sebep gostermeksizin istifa etme ve kidem tazminati ne kadar ise alma hakkina sahiptir. Bunun icin SGK burolarindan birine gidip hizmet dokumu almasi ve bu dokum ile ihtarname seklinde tazminatini talep etmesi gerekiyor diye biliyorum. Hukukcu degilim ama isverenim, yine de meslegi hukuk olan birisine sorun lutfen. Bol sans.

8 yıllık tazminat maksimum 30 küsür bin olur.
onun hesaplanmasında bir tavan ücret var.

Maaşı isterse 50.000 TL olsun, kovulursa 4.092,53 TL * 8 TL kıdem alacak.

1. teyzenin sgk primleri tam yatırılıyor mu?
2. teyzenin fazla çalışma veya ubgt ücretleri tam olarak ödeniyor mu?
3. teyzen o hükümden faydalanamaz, teyzen zaten emekli.
4. mobbing olayına girmek büyük sıkıntı, ispatlaması çok zor ve hala içtihatlarda ve mahkemelerde tutarsızlıklar var. mobbinge güvenerek işten çıkmayı avukat olarak tavsiye etmiyoruz.

kısaca kedinin ulaşamadığı ete mundar deme durumu.

öğretmenlerin birçoğu maalesef götünü sağlama aldıktan sonra hiçbir bok yapmıyor. ben ne öğretmenler gördüm lisede ders anlatmayıp soru çözün diyen. çalışma saatleri çok uygun, hafta sonları tatil, devlet garantisi altında hepsi. doğal olarak hafta sonu çalışan, günlerinin büyük bir kısmını dışarıda geçiren insanlar gıcık kapıyor. öğretmenlik hiç de ulaşılamayacak bir meslek değil. Anadolu'daki üniversitelerin fen bilgisi, matematik öğretmenliği puanları barajın biraz üstünde. (mühendis adayıyım)

Kaliteli öğretmen sayısı çok çok az. Türkiye'de öğretmenlerin büyük bir oranı garanticilik peşinde olduğundan atlıyor bu mesleğe.

İkincisi ise hiçbir mesleğin iş garantisi olmak zorunda değil ama öğretmenler de böyle bir beklenti var.

Bir de ihtiyacı duyulan ya da kutsal kısmına katılmıyorum. Doktor ne kadar hayat kurtarmışsa doktorun kullandığı medikal araçları üretmiş mühendis de o kadar hayat kurtarmıştır.

Öğretmen mesleğini icra eden kişi ne kadar insana bir şeyler öğrettiyse belki de bir yazılımcı yarattığı programla onun on misli insanı eğitmiştir.

Şöyle de bir şey var, öğretmenlere doktorlara yüklenene kadar milletvekili ve bakanlar futbolcular neden bu kadar lüks yaşıyor neden bu kadar hakları var sorgulanmalı.

Kaliteli ogretmen yok lise yillarimdan sevgiyle andigim bildisine saygi duydugum hoca sayisi 5i gecmez. Cogunun amaci sadece ayin 15inde maas almak malesef.
Doktor nefretinin baslica nedenlerinden biri de doktorun hastasina saygi duymayisi, herseyi kendisinin bildigini sanmasi. Mesele basima gelen bir olayi anlatayim bas parmagimdan iki.kez tetik parmak yuzunden ameliyat oldum, bir sure sonra yinw bas parmagimda da benzer sorunlar yasamaya basladim. Doktora gitim ve parmagimdaki sorunu anlattim. Tetik parmak dedim adam once sen ne anlarsina getirip dalga gecmeye calisti sonra tetik parmak oldugunu anlatinca mal mal bakti.
Ameliyat.oldum dedikten sonra ameliyatla ilgili sorular sordu diks sayisini sordugunda 8 dedim bakti bakti en fazla 4 dikis atmistr sen yanlis biliyirsun dedi. Dayanamayip 3 yasindan.beri ona kadar sayabiliyorum dedim, tetkikleri yaptirmadan.ciktim baska.doktora gittim.
Hepsi boyle degil ama buna benzer yuze yakin anim var.

Yeni nesil onların eseri olduğu için.

Yetiştirdikleri adamlar (ortamada) anlattıkları tüm konulardan nefret eden, basit hesapları yapmayı beceremeyen, bir dilekçeyi yazamayan,... insanlar.

Her meslek grubunu imalat kalitesine göre değerlendiriyorum, öğretmenler açısından sonuç bombok. O yüzden de pek hazzetmiyorum kendilerinden.

egitimcilere karsi saygim sonsuz. sozlukte pek sallamiyorum bu olayi ama etrafimda olayi sadece keyfi hale cevirmis ogretmen grubu var ve ondan dolayi da biraz kendilerine kılım (bazi yerlerde alakasiz bir ortam iliskisinde olmasina ragmen ucu da bize dokundugundan) aksam 17:00'da cikarak ve en baba okullardan birinde ogretmenlik yaparak/yapmaya calisarak hayatini devam ettirmeye calisiyorlar. kendilerine gore hayat cok guzel, devamli yoga vs. etkinlikteler. Gitsinler de ben mesela bunlara katilmayinca kötü oluyorum, hemen dedikodu falan. Kendi gorevleri olan ekstra bir saatlik mesai durumunu baskalarina iteliyorlar. Sabah-ogle-aksam kahve,cay dedikodu. Kendi ogrencilerinin maddi durumlarini falan konusuyorlar. O derece yani. Cocuklar duysa bunu tiksinir, ogretmen bile demez. Ben aldiklari maaslardan ziyade bu kadar nasil kucuk kafalarda yasayabiliyorlar? Anlayamiyorum. Hakkini veren insan canimiz ama diger turlu benden de bir sey beklemesin.

çoğu iibfli/sbfli de, kpss yüzünden öğretmenlere gıcık. ben öyleyim mesela.

kaliteli öğretmen az. ama bu sadece öğretmenlikte temerküz etmiş bir kalitesizlik değil. insan kalitesi düşük zaten türkiye'de. öğretmeni de öyle olacak, doktoru da, mühendisi de, milyonlarca işletme iktisat mezunu da...

öğretmenlere bulaşmalarının nedeni, çoğu cahil ergen, türk kamu bürokrasisine dair gördükleri tek örnek öğretmenler. memur nedir, nasıl çalışır, kamu personeli nedir, kimdir, türkiye'de memurluk nasıl bir iş... bunlardan haberi yok. liseli, en iyimseri üniversiteli. ama devlet dediğimiz yapıyı bilmeyen, bilmesine imkan olmayan tipler bunlar. onun maaşı bunun bilmem nesi...

Devlet imbiğinden süzülmüş her memura gıcığımdır.

koksiks kemiğimde kırık çıktı. devlet hastanesinde doktorun gotunun keyfini beklemek zorunda kalıp bütün gün hastanede adamın kapısının önünde bekledim. 5 6 saatlik beklemenin sonunda adam ameliyat olmak zorunda olduğumu söyledi. ameliyatı kendisinin yapabileceğini söyledi. 1 dakikalık bir konuşma sonunda başında savdı. 5 6 saat bekleyip 1 dakika konuşmak nedir amk. özel hastaneye gittiğimde doktor uzun uzun sorundan bahsetti. çözüm yollarından bahsetti. ameliyata gerek olmadığını, farklı tedavi seçeneklerinden bahsetti. beyin cerrahı olan bir profesörü çağırdı benimle tanıştırdı, rahatsızlığımla ilgili fikir danıştı. filmlerdeki doktorlar gibiydiler. annem hastanede yatarken serumuna kan gitmişti. ben de bu işlerden anlamadığım için panikledim, koridorda doktoru gördüm. hocam bakar mısınız lütfen annemin serumunda kan var dedim. o doktor kişisi bana şu cümleyi kurdu. " bana doktor bey diyeceksin bu bir. git hemşire bul bu da iki". sonra bana gelip devlet hastanelerinde doktorlar niye dayak yiyor demeyin lütfen. istisna doktor görmedim. 1 yıldır 10 dan fazla devlet hastanesi gezmişimdir. bütün genellemeler gibi bu genellemelerim de elbet de yanlış olabilir. ama doktor gördüm mü artık midem bulanıyor. al sana tıp fakültesi, sınavsız giriyorsun deseler. bakın çok samimi söylüyorum. kapısından girmem. (aynen kanka tıp fakültesi de zaten beni bekliyordu)

türkiyede aşşağı yukarı 700 800 bin öğretmen varken çevresinde ya da lisede tanıdığı üç beş öğretmenden yola çıkıp öğretmen şöyle g.tü yayıyor böyle çapsız bilmem ne diye goygoy yapmayı ben de anlamıyorum.
bir arkadaş çıktının kalitesine bakarım demiş, ben de diyorum ki bu ülkede adalelet yok diyoruz demekki avukatlar hakimler savcılar g.tü yayılorlar, mühendisler afedersiniz s.k gibi evler yapmakla meşgul ev harici bir üretim yok, ekonomi yerlerde siyaset berbat demekki iibf mezunları bi boktan anlamıyor, polisleri askeri zaten geçtim, çevre düzenlemesi şehircilik hak getire, yani bu liste uzar gider. demekki ülkede genelleme yapınca elle tutulacak kimse kalmıyormuş. sıkıntı burda.
ama sorsan öğretmen yarım gün çalışıyor biz akşama kadar yardırıyoruz?
kişilerden ziyade sistemi eleştirmek, sistemin kötü taraflarına isyan etmek, hakkını isteyenin yanında olmak daha doğru bir yaklaşım olur herşeyi düzeltmek için.
ben de öğretmenim ve bildiğim gördüğüm şeyler üzerine yorum yapabilirim. eğitim üzerine yatırım yapmayan ve şu dönemde özellikle cahillik aslında çok güzeldir anlayışını özellikle empoze etmeye çalışan bir sistem var. okullara yatırım yok bina yatırımı yok sınıflar hala istanbulda bile 50 60 kişilerde, yönetim kadroları zaten belli ama tüm bunlara rağmen öğretmenler şöyle böyle demek sadece saflık olur. evet bizim içimizde de çürükler vardır mutlaka. tatili çok yeeaa demekle eğitim sistemi düzelmiyor.
lisede öğretmenlerin kendine hayrı yoktu, evet biz de isterdik lisede derslerimize proflar doçlar girsin ama asıl işi yapacak yine benim. okulda öğretmen sana sadece rehberlik yapar ondan fazlasını istemek öğrencinin işi. hanginiz öğretmeninize gittinizde size git lan kendin yap dedi.
enteresan enteresan işler.

soruya cevap olarak neden öğretmenler kısmı için basitçe adam lisede gıcık olduğu öğretmenin acısını çıkarıyor

ikisi de ülkede en çok ihtiyaç duyulan, en önemli, en çok muhatap olunan iki meslek grubu. dolayısıyla örnek görme şansı çok oluyor. ülkedeki her şeyin kalitesi belli; 10 örnekten 6'sı kötüyse insanlar buna bin katarak anlatır. İyiler pek konuşulmaz.

bok atma, 2-3 örnekten yola çıkma gibi bir durum yok. 25-30 yaşında bir insan bugüne kadar pekala da iyi kötü bir yorum yapabilecek kadar doktor/öğretmen tanımıştır, iyi misiniz?
çok iyilerin olması genelin kalitesine pek etki etmiyor maalesef.

size en yakınımdan örnek vereyim; kuzenim öğretmen. dersanede ders verirken öğrencileriyle fingirderdi, hasbelkader doğuda bir yere atandı. orda da "anneler oğullarına maaşlı öğretmen kız ararlar" tarzı espriler paylaşıyor sosyal medyadan sürekli. öğretmenliğin kızdaki yeri, değeri, algısı bu. alın size öğretmen.

öğretmen, doktor'a polis'i de ekleyip artırıyorum.

her meslek gurubunda şerefsiz var, ve o şerefsizlere siktir çekip sana mı kaldım diyebilecekken bu üçüne denemiyor. onlar da karşısındakinin elinin mecbur olmasını bildiklerinden kendilerini bi halt sanıyorlar. aslolanın kendileri olduğunu sanıyorlar.

mesela özeldeki doktor niye iyi davranıyor? çünkü ona gelip para ödeyebilecek olan hasta onu beğenmezse başka özel hastaneye gidebileceğini biliyor. devlettekilerde niye daha fazla ego gösteriyor, çünkü biliyor ki gelen hastaların büyük kısmının eli mecbur ona. gelen kişi canını veya sevdiğinin canını ona emanet ettiğinden ters bir şey söylemeye korkuyor. mesela eşimin hamileliğinin son zamanlarında bebeğin hayatından endişe ettiğimiz için apar topar hastaneye gittik, doktorun yapmadığı lavukluk-ukalalık kalmadı, sonra bebeğin kalbini duyamıyorum işte diyerek kendince bizi korkuttu itoğlu it. sebebi de niye farklı birkaç doktora muayene olmuşuz. bebeğimin hayatından endişe etmesem, elim o an için ona mecbur olmasa arkasından ağzını yaya yaya konuştuğu o monitörü kafasına geçirmeyi bilirdim. çok şükür kızım şimdi 4 yaşına yaklaşıyor. buna benzer 3-5 örnek daha yaşayınca insan ister istemez doktorlara karşı önyargılı oluyor.

öğretmen meselesi yine benzer, ya zamanında bazıları sizin ağzınıza sıçmıştır yada sevdiğiniz birinin. www.eksiduyuru.com
veya komşumuzun kızını öğretmeni sırf deneme sınavlarında sınıfın ortalamasını düşürüyor diye yapmadığı eziyet ve hakaret kalmamış. amacı da küçük kızı sınıfından kaçırmak. en basitinden memurlar.net'in öğretmen bölümüne biraz bakın, velilere ve öğrencilere bakışlarını görün. yaw öğretmen öğrencisini dövmüş, velisi şikayet etmiş, okulamüfettiş göndermişler ne yapayım diyor, öğretmenlerden biri veliye iftira davası aç gözünü korkut, şikayetini geri çeksin diye tavsiye veriyor. bir tanesi de olur mu öyle şey demiyor.

polis de çok benzer,

mevzu-bahis diğer meslek gruplarının alternatifi varken bu grup meslektekilerin alternatifi kısıtlı ve olumsuz bir olayda ya siz yada sevdiğiniz biri doğrudan ciddi şekilde etkileniyor bunlardan.

not : tüm bu önyargılara o bahsedilen lavuk azınlık neden olmaktadır. yoksa büyük kısmı şeker gibi insanlar.